Kuzey yarım küredeki biçimlenme şekli ile güney yarım küredeki biçimlenme şeklinin ne farkı vardır? Ya da bir yamacın doğu yönündeki ile batı yönündeki arasında… Aslında şöyle de sorulabilir; bu yamacdaki biçimlenme şekli ile o yamaçdaki biçimlenme şekli arasında nasıl farklar vardır?
Bu farklılıklar her nasıl farklılıklarsa bunları doğuran şeylerin öncelikle iklimsel farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Bu yapının yönelimini belirleyecektir. Sonra daha yakın çevresel faktörler; Gürültülü yön, manzara yönü, … yapının hacimlerinin yönelimini belirleyecektir.
Fakat asıl soru bunlar nasıl hacimlerdir ve hacmin üç ölçüsü neye göre belirecektir? Burada birincil olanın kullanıcının yaşam biçimi olacağını söyleyebiliriz. Nasıl bir ortam düşlüyoruz ki bahsettiğimiz hacim boyut kazanıyor ve yüzeylerini oluşturuyor. Sonra hemen başka bir soru akla geliyor; bu hacimler nasıl bir araya gelip yapıyı oluşturuyor ve hatta kent denen büyüklüğe nasıl ulaşıyor?
Kentin kendisinin de tek başına kocaman bir hacim olduğunu düşündüğümüzde, aslında bu koca hacimde bir sürü biçimlerin örüntüleriyle oluşuyorsa bu yeni bir kafa karışıklığına yol açacaktır.
Biçim hacimlerin bir arada olmasının yarattığı bir durum mudur? Ya da hacim biçimlenme şeklinin doğal olarak kendiliğinden ortaya çıkardığı bir sonuç mudur?
Bu hacim ve biçim arasındaki ayrımı bulanıklaştırıyor.(ya da zaten bulanıktı.)
Biçimin sözlükte hemen ilk anlamlarına baktığımızda “bir şeyin şekli ve strüktürünün bir arada olmasıdır” diyebiliriz. Böyle bir tanım bize hemen biçimin bir takım sınırları olduğunu söyleyecektir. Peki hacim nasıl sınırlara sahiptir ya da sınırları var mıdır?
Bir tanıma göre kübün bir hacmi vardır ve bunun nedeni bahsedilen 3 ölçüye sahip olmasıdır. En-boy-yükseklik. Öyleyse bu tanımda bize hacmin kesin sınırları olduğunu söyleyecektir, fakat İngilizcede “volume” kelimesinin hem “ses” hem de “hacim” olarak kullanılması beni tersine düşünmeye zorluyor. Sesin nasıl sınırları vardır? Boşlukta ses nereye kadar ilerleyecektir? Dışarıdaki gürültüyü içeri almamak için “yalıtım” denen şeyi yapmıyor muyuz? Böyle düşünmek bizi “hacim bir biçimin parçalanması ya da biçimlerin bir araya gelmesi durumundan meydana gelen büyüklüktür” tanımına yaklaştırır. Bir iç bir de dış hacimden bahsediyoruz çünkü. Böylece biçim sınır belirleyici ya da bölücü bir eleman oluyor. Bunun doğru olduğunu iddaa etmek de yanlış olacaktır. Çünkü halen hacmin sınırlandırabileceğimizi bilmiyoruz. Aksine; bahçe cephesindeki bir açıklık, bahçeyi hemen o mekanla aynı hacme dahil etmeye yarayabilir ve bu açıklığın büyüklüğü ile fark edilmeyecek bir geçiş dahi olabileceğini biliyoruz.
Tekrar en başta sorduğum soruya dönersem;Bu yer ve o yer arasındaki biçimlenme farkını yaratan şey nedir?
Beklide özellikle Türkiye’de bu farklılıkların mevzuat ve yönetmelikler kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat “tip imar yönetmeliği” gibi bir kavrama sahipken halen çok farklı biçimlenmelere sahip kentler, semtler ya da mahalleler görmek mümkün. Bu mahallelerden herhangi birinde yapacağım “yeni”nin biçimlenmesindeki tasarım kriterim nedir? Mevcut biçimlenme şeklinin buna etkisi nedir?
“Yeni”nin yeri biçimlenme şeklimi yalnızca coğrafi konumu ile etkileyebilir gözüküyor. Fakat “yerin davranma biçimi” ile “yeninin kullanıcısının davranma biçimi” arasında farklılıklar, benzerlikler olacaktır. Bunların yanı sıra mevcut parselleşme de yere ait bir durumdur dersek büyüklüğümüzü çok net olmasa da belirleyecektir. Bu net bir büyüklük, biçimlenme problemidir. Mevzuatlar açısından baktığımızda ön cephenizle yol arasında bir boşluk bırakmanız gerekecektir ya da yan cepheniz de… Öyleyse iki komşu yüzey arasında kalan hacim nasıl ele alınacaktır? Bu bir yüzey tanımlama problemi midir? ya da net bir biçimlenme problemi olarak gözüküyor.
Biçimlenme problemini ele alış şeklimizdeki en büyük kaynak “yerin davranma biçimidir”
Fakat kent içinde bir parsel yerine kırda “yeni” yaptığımızı düşündüğümüzde biçimlenme problemi çok daha farklı bir şekilde karşımıza çıkacağını rahatlıkla söyleriz. Peki kır da yer nasıl davranır? Tasarımcı bu soruları sordukca “yeni” o yere ait olabiliyor.
Beklide bu ve bunun gibi sorulması gereken soruları cevapsız bırakmak yalnızca sormak şimdilik yeterli olacaktır.